Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

işte öyle bir şey

  • 1 şey

    1.
    вещь, предме́т; шту́ка; де́ло и т. п.

    benim için en güzel şey idi — для меня́ э́то бы́ло са́мым прия́тным де́лом

    yalan kötü bir şeydir — ложь - плоха́я шту́ка

    çok ilginç şeyler anlattı — он рассказа́л о́чень интере́сные ве́щи

    2.
    употр. вместо забытого слова то бишь..., как его́...

    şeyi gördüm..., arkadaşınızı — я ви́дел ва́шего това́рища, как бишь его́...

    3.

    bir şey — ко́е-что́, что́-то; что́-нибудь, что́-либо

    buna benzer bir şey — не́что похо́жее на э́то

    bir şeydir oldu — что́-то случи́лось

    işte öyle bir şey — что́-нибудь в э́том ро́де; б) ничто́, ничего́ (при отриц. форме сказуемого)

    bir şey kalmamış — ничего́ не оста́лось; ничего́, пустяки́

    bir şey değil — не сто́ит благода́рности ( вежливый ответ на благодарность)

    ••
    - bu da bir şey mi?!
    - her şeyden evvel
    - öyle şey olur mu?

    Türkçe-rusça sözlük > şey

  • 2 so

    so
    1. adv öyle, böyle, şöyle; (auf diese Weise) bu/o şekilde, bu/o tarzda; (damit, dadurch) böylece, böylelikle, bu sayede; (solch) bu gibi;
    so genannt … adı verilen;
    so groß wie … kadar/gibi büyük;
    so ein(e) böyle bir;
    so ist es! tam öyle!;
    so oder so öyle veya böyle;
    so sehr o kadar çok;
    so viel wie möglich olabildiğince çok;
    doppelt so so viel ( wie -nin) iki katı;
    so viel steht fest bu kadarı kesin;
    so weit (bis jetzt) bu ana kadar; (bis hier) buraya kadar;
    so weit sein hazır olmak;
    es ist so weit vakit tamam;
    so wenig wie möglich mümkün olduğu kadar ( oder olabildiğince) az;
    und so weiter ve saire;
    oder so etwas ya da öyle bir şey;
    oder so ya da buna benzer bir şey
    2. konj (deshalb, daher) bu yüzden, bunun için;
    so leid es mir tut maalesef ama
    3. int so! işte!; harika! (fertig) tamam!;
    ach so! ha!, demek öyle!;
    (na) so was!

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > so

  • 3 or something

    (used when the speaker is uncertain or being vague: Her name is Mary or Margaret or something.) ya da onun gibi bir şey, öyle bir şey işte

    English-Turkish dictionary > or something

  • 4 ja

    ja [ja:] adv
    1) ( zustimmend) evet, öyledir;
    zu etw dat \ja sagen bir şeye evet demek;
    ich glaube \ja öyle sanıyorum;
    wenn \ja, dann... öyleyse, o zaman...;
    ach \ja evet, öyle;
    aber \ja ama öyle;
    \ja doch! öyle işte!;
    zu allem \ja und amen sagen ( fam) her şeye amenna demek
    2) ( fragend) öyle mi?;
    du bist also einverstanden, \ja? razısın demek, öyle mi?
    3) ( doch)
    da kommt er \ja geliyor işte
    4) ( aber) ama;
    das ist \ja fürchterlich bu feci bir şey ama;
    es ist \ja noch früh daha erken ama
    5) ( bloß)
    komm \ja pünktlich! aman vaktinde gel!;
    lass dich \ja nicht mehr hier sehen ( fam) buralarda sakın bir daha görünme

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ja

  • 5 что

    I мест. - чего́, чему́, чем, о чём
    1) вопр. ne

    что с тобо́й? — neyin / nen var?

    что у вас с рука́ми? — ellerinizin hali ne?

    что с ним происхо́дит? — ne oluyor ona?

    в чём де́ло? — ne var? ne oldu?

    что тут смешно́го? — bunda gülünecek ne var?

    в чём причи́на неуда́чи? — başarısızlığın nedeni nedir?

    что тебе́ (в нём / в ней) понра́вилось? — nesini beğendin?

    в чём его́ обвини́ли? — ne yapmakla suçlandı?

    за что его́ уво́лили? — neden dolayı azledildi?

    2) относ. şu

    сде́лайте вот что:... — şunu yapın:...

    вот что я тебе́ скажу́:... — sana diyeceğim şu:...

    что ни де́лай, на него́ не угоди́шь — her ne yapsan ona yaranamazsın

    что ни говори́,... — sen ne dersen de,...

    3) → сказ. nasıl

    что больно́й? — hasta nasıl?

    что пого́да? - По́ртится — hava nasıl? - Bozuyor

    4) вопр., нареч. ( почему) ne, neye, niye, niçin

    что / чего́ ты торо́пишься? — ne acele ediyorsun?

    чего́ ты ждёшь / ме́длишь? — ne duruyorsun?

    а чего́ его́ ждать? — ne var onu bekleyecek?

    и чего́ я его́ не послу́шал? — ne dedim de onu dinlemedim?

    что ж ты тогда́ не сообщи́л? — öyle de niye haber vermedin?

    что он так кричи́т? — neden böyle bağırıyor?

    чего́ ты ле́зешь / вме́шиваешься? — sen ne karışıyorsun?

    спроси́, чего́ она́ пла́чет? — neye ağlıyor, bir sor

    5) вопр., относ., разг. ( сколько) ne, kaç

    во что э́то обойдётся? — kaça çıkar (bu)?

    что возьмёшь за па́ру? — çiftine ne istiyorsun?

    что сто́ят все его́ обеща́ния?! — vaitlerinin tümü kaç para eder ki?!

    что бы́ло сил — olanca / var gücü ile

    что то́лку / про́ку? — neye yarar?

    6) относ. ( который)...daki

    дом, что стои́т на углу́ — köşe başındaki ev / apartman

    7) неопр., разг. ( что-нибудь) bir şey

    чуть что - сра́зу сообщи́ — bir şey olursa derhal haber ver

    е́сли что зна́ешь - говори́ — bir bildiğin varsa söyle

    чего́ там то́лько нет! — orada neler yok neler! orada yok yok!

    чего́ он то́лько не наговори́л! — söylemedik lakırdı bırakmadı

    чего́ они́ то́лько не де́лали ра́ди э́того! — bunun için neler yapmazlardı ki!

    что наро́ду-то на пло́щади! — meydan mahşer gibi! meydan kalabalık mı kalabalık!

    9) относ. ne

    расска́зывай то, что ви́дел — ne gördüysen onu anlat

    всё то, что сде́лано... — yapılanların tümü...

    всё то, что им напи́сано... — onun yazdıklarının tümü...

    пе́рвое, что прихо́дит на ум,... — ilk akla gelen,...

    пе́рвое, что броса́ется в глаза́,... — ilk göze çarpan şey...

    он сде́лал всё, что мог — yapabileceğini yaptı, elinden ne geldiyse yaptı

    здесь есть всё, что ну́жно — ne lazımsa burada hepsi var

    он трудолюби́в, чего́ нельзя́ сказа́ть о его́ бра́те — kendisi çalışkandır, kardeşi için ise aynı şey söylenemez

    бери́ что хо́чешь — istediğini al, ne istiyorsan onu al

    с ним произошло́ то, чего́ он бо́льше всего́ опаса́лся — en çok korktuğu başına geldi

    э́то все, что я могу́ сказа́ть — söyleyeceklerim bundan ibaret

    и что са́мое ва́жное,... — en önemlisi de,...

    и что ещё ху́же,... — daha da kötüsü,...

    10) вопр. ( при переспросе) efendim?

    что ты?, что вы? — efendim?

    ••

    э́то ты писа́л? - Да, а что? — sen mi yazdın bunları? - Evet, ne olmuş?

    а что, ра́зве непра́вильно? — ne olmuş, yanlış mı?

    на что тебе́ э́ти де́ньги? — ne yapacaksın bu parayı?

    а адвока́т-то на что? — avukat ne güne duruyor?

    уж на что он терпели́в, и то не вы́держал — her ne kadar sabırlıysa da dayanamadı

    остава́ться здесь не́ к чему — burada kalmakta bir mana yok, burada kalmaya gerek yok

    ни за что не прощу́! — asla affetmeyeceğim!

    ни за что на све́те — dünyada

    поги́бнуть ни за́ что ни про́ что — güme gitmek

    э́то совсе́м ни к чему́ — buna hiç gerek yok

    верну́ться ни с чем — eli boş dönmek

    при чём тут маши́на? — arabanın bununla ne ilgisi var?

    что поде́лаешь / де́лать,... — ne yaparsın,...

    что э́то за стано́к? — bu ne tezgahı?

    что э́то за стано́к? — bu ne biçim tezgah (böyle)?

    ну что ты за челове́к?! — sen ne adamsın be!

    ты до́ктор, что ли? — sen doktor musun, nesin?

    да что ты?! что ты говори́шь?! — yok canım? deme!

    пойти́ (мне) в кино́, что ли? — sinemaya mı gitsem (ne etsem?)

    с чего́ бы э́то? — sebebi ne ola ki?

    II союз
    1) ki

    я хочу́ сказа́ть, что... — şunu söylemek isterim ki,...

    изве́стие о том, что он прие́хал — (onun) geldiği haberi

    ду́маю, что он вернётся — döner sanırım

    я так уста́л, что... — o kadar yoruldum ki,...

    река́ така́я широ́кая, что... — nehir o kadar geniştir ki,...

    тот факт / то обстоя́тельство, что рабо́та завершена... — işin tamamlanmış olması...

    2) ki

    что ни день, то дождь — gün geçmez ki yağmur yağmasın

    что ни уви́дит, про́сит — her ne görse ister

    у него́ что ни удар, то ве́рный гол — bir şut çekti mi sağlam gol

    3) уст. ( словно) gibi

    лёгкий, что пёрышко — tüy gibi hafif

    4) (ли... ли) ha... ha...;... olsun,... olsun

    что так, что э́так- всё равно́ — ha öyle ha böyle, ikisi de bir

    что до́ма, что на рабо́те... — evde olsun, işte olsun...

    Русско-турецкий словарь > что

  • 6 sein

    sein <ist, war, gewesen> [zaın]
    1. vi sein
    mir ist kalt üşüdüm;
    bist du's? sen misin?;
    wir sind Freunde biz arkadaşız;
    sie ist Türkin o, Türk(tür);
    ich bin aus Dortmund ben Dortmund'danım;
    ich bin 25 ben 25'im;
    zwei und zwei ist vier iki iki daha dört eder;
    sie ist Polizistin o kadın polistir;
    seien Sie ( mir) nicht böse, aber... bana kızmayın ama...;
    es wäre besser gewesen, ...... daha iyi olacaktı;
    wie wäre es mit einem Bier? bir bira içsek nasıl olur?;
    nun sei doch nicht so! öyle naz yapmasana!;
    ist es nicht so? öyle değil mi?;
    es ist nichts bir şey yok;
    das war's işte bu kadar;
    mir ist heute nicht nach Kuchen ( fam) bugün canım pasta çekmiyor;
    mir ist schlecht iyi değilim;
    mir ist schwindlig başım dönüyor;
    mir ist, als hätte ich Stimmen gehört sanki sesler duymuşum gibi geldi;
    lass es \sein! bırak!, yapma!;
    es sei denn, dass... meğerki;
    wie dem auch sei nasıl olursa olsun
    2) ( Zustand)
    sie ist verheiratet o evli(dir)
    3) (vorhanden \sein) (mevcut) olmak, bulunmak;
    ist da jemand? orada [o burada] kimse var mı?;
    es waren viele Leute da orada çok insan vardı;
    es war einmal... bir varmış...
    4) ( sich befinden) bulunmak, olmak;
    sie sind in Deutschland Almanyadalar;
    wo warst du so lange? neredeydin bu kadar zaman?
    es ist 14.30 Uhr saat 14.30;
    heute ist Montag bugün pazartesi;
    es ist Juni hazirandayız;
    es ist sonnig/heiß hava güneşli/sıcak;
    das ist über 10 Jahre her bunun üstünden 10 yıl geçti;
    morgen sind es 10 Jahre, dass wir uns kennen yarın tanıştığımızın onuncu yıldönümü
    6) ( geschehen) olmak;
    muss das \sein? bunun olması zorunlu mu?;
    kann \sein! olabilir!;
    was ist? ne var?;
    ist was? bir şey mi var?;
    sei's drum! haydi öyle olsun!; ( es macht nichts) fark etmez!
    7) ( Hilfsverb)
    sie sind schwimmen ( gegangen) yüzmeye gittiler;
    ich bin krank gewesen hastaydım;
    2. [zaın] pron ( adjektivisch) onun;
    \sein Sohn/Auto onun oğlu/otosu;
    \seine Kinder/Freundin onun çocukları/kız arkadaşı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > sein

  • 7 Ding

    Ding <-(e) s, -e> [dıŋ] nt
    1. 1) ( Gegenstand) nesne; ( Sache) şey;
    aller guten \Dinge sind drei ( prov) Allah'ın hakkı üçtür;
    ein \Ding der Unmöglichkeit imkânsız bir şey;
    vor allen \Dingen her şeyden önce
    2) ( Angelegenheit) iş;
    guter \Dinge sein ( geh) keyfi yerinde olmak;
    das geht nicht mit rechten \Dingen zu bu işte bir sakatlık var;
    das ist ein \Ding der Unmöglichkeit (bu) olacak (bir) iş değil, bu imkânsız bir şey;
    so wie die \Dinge liegen... işler öyle ki...
    2. <-(e) s, -er> nt ( fam) ( unbestimmte Sache) şey;
    ein junges \Ding genç bir şey

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Ding

  • 8 haben

    haben <hat, hatte, gehabt> ['ha:bən]
    I vt
    1) ( besitzen) sahip olmak (-e), olmak (-i); ( erhalten) almak ( von -den);
    ein Haus/ein Auto/Kinder \haben evi/arabası/çocukları olmak, ev/araba/çocuk sahibi olmak;
    ich habe zwei Kinder (benim) iki çocuğum var;
    lieber \haben tercih etmek;
    hier hast du das Buch al işte kitabı;
    er hat außergewöhnliche Fähigkeiten olağanüstü yetenekleri var, olağanüstü yeteneklere sahiptir;
    Zeit \haben vakti olmak;
    Hunger/Durst \haben aç/susamış olmak;
    Fieber \haben ateşi olmak;
    kann ich bitte den Zucker \haben? şekeri alabilir miyim?;
    ich habe ( überhaupt) kein Geld dabei yanımda (hiç) para(m) yok;
    wir \haben heute schönes Wetter bugün hava güzel;
    den Wievielten \haben wir heute? bugün ayın kaçı?;
    morgen \haben wir Mittwoch yarın çarşamba;
    sie hat es weit nach Hause eve kadar yolu uzundur;
    sie hat es nicht leicht mit ihm onunla işi kolay değildir;
    das Haus hat was von einem Schloss evin sarayımsı bir havası var;
    und was habe ich davon? benim bundan çıkarım ne?;
    was hast du? neyin var?;
    dafür ist er nicht zu \haben öyle işlere yanaşmaz;
    da \haben wir den Salat/die Bescherung ( fam) ayıkla pirincin taşını!, öp babanın elini!, buyurun cenaze namazına!;
    etw dagegen \haben bir şeye karşı olmak;
    nichts dagegen \haben bir şeye karşı olmamak, bir şeye diyeceği olmamak;
    etw \haben wollen bir şeyi canı istemek, bir şeyi elde etmek istemek;
    was hat es damit auf sich? bu ne anlama geliyor?;
    ich kann das nicht \haben ( fam) ben buna gelemem
    etw hinter sich \haben bir şey arkasında olmak;
    ich habe noch viel vor mir daha yapacağım çok işler var;
    sie hat etwas mit dem Tennislehrer ( fam) tenis öğretmeniyle ilişkisi var;
    ich hab's! buldum!
    2) ( müssen, sollen)
    ich habe noch sehr viel zu tun daha yapacak çok işim var;
    hier hat er nichts zu suchen burada işi yok;
    jetzt hast du zu schweigen şimdi susman gerekli
    II vr
    sich \haben ( fam) ( sich anstellen) hava basmak;
    hab dich nicht so! öyle nazlanmasana!;
    damit hat sich die Sache ( fam) bu iş böylece kapandı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > haben

  • 9 derselbe

    derselbe, dieselbe, dasselbe < dieselben> [de:r'zɛlbə, di:'zɛlbə, das'zɛlbə] pron
    aynı;
    auf dasselbe herauskommen [o herauslaufen] aynı kapıya çıkmak;
    er ist immer noch ganz \derselbe hâlâ aynı, hiç değişmemiş;
    das ist doch ein und dasselbe bu başka bir şey değil ki, bu aynı şey işte, ha böyle olmuş ha öyle

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > derselbe

  • 10 ohne

    ohne ['o:nə]
    I präp -siz/-sız/-süz/-suz; ( ausgenommen) hariç;
    das geschah \ohne mein Wissen bu, benim haberim olmadan oldu;
    \ohne Zweifel (hiç) şüphesiz;
    \ohne zu zögern tereddüt etmeden;
    \ohne mich! ben bu işte yokum!;
    das geht \ohne weiteres bu sorun yaratmaz;
    es geht auch \ohne onsuz da olur;
    das ist (so) nicht \ohne ( fam) bu (öyle göründüğü gibi) zararsız bir şey değil;
    \ohne Fleiß kein Preis ( prov) zahmetsiz rahmet olmaz
    II konj;
    \ohne zu -meden/-madan;
    \ohne zu lesen/fragen/wissen/lernen okumadan/sormadan/bilmeden/öğrenmeden;
    \ohne mit der Wimper zu zucken ( fig) gözünü kırpmadan

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ohne

См. также в других словарях:

  • Çiğdem Talu — (1939 May 28, 1983) was a Turkish pop music songwriter. Çiğdem wrote her first song Ağlıyorum Yine , which was sung by Nilüfer and released on her single, Kalbim Bir Pusula . The great success of this song led her to write songs for many other… …   Wikipedia

  • Mehmet Akif Ersoy — Nom de naissance Mehmet Ragif Naissance 20 décembre 1873 İstanbul, Empire ottoman Décès 27 décembre 1936 (à 63 ans) İstanbul, Turquie Nationalité …   Wikipédia en Français

  • Mehmet Akif Ersoy — Mehmet Âkif Ersoy (1873 27 de diciembre de 1936) fue un poeta turco. Escribió la letra del Himno Nacional Turco, İstiklâl Marşı (Marcha de la Independencia) – que fue adoptado en 1921. La letra fue en un principio escrita como poema en una… …   Wikipedia Español

  • Ajda Pekkan — (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Diskografie 2.1 Alben 2.2 …   Deutsch Wikipedia

  • Pekkan — Ajda Pekkan (* 12. Februar 1946 in İstanbul) ist eine türkische Popmusikerin und Schauspielerin. Inhaltsverzeichnis 1 Jugend 2 Anfänge 3 Diskografie 3.1 Alben …   Deutsch Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»